Esenyurt hem İstanbul hem de Türkiye için büyük bir şans..

Özyurtlar Holding

Esenyurt hem İstanbul hem de Türkiye için büyük bir şans..

Tarih: 13.01.2021
Özyurtlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Özyurt, Gazetemize konuşarak gündemi değerlendirdi. Koronavirüs ve depremlerin inşaat sektörüne etkisini değerlendiren Özyurt, Esenyurt'un hem İstanbul hem de Türkiye için büyük bir şans olduğunu ifade etti.

"Esenyurt'un önce kendini, zenginliğini fark etmesi lazım. Ardından İstanbul’a sonra tüm Türkiye’ye pazarlanması lazım" diyen Tamer Özyurt, "Esenyurt’un bir çok avantajı var. Depremde avantajlı, binaları yenilendi ve sağlam. Nüfus yoğunluğunda avantajlı. Ekonomisi zengin ve iller bankasından en büyük payı alıyor. Yani en büyük bütçeye sahip. Nüfus, ekonominin zenginleşmesine izin veriyor. Kültürel anlamda da avantajlı. Türkiye’nin ve dünyanın her kesiminden insan yaşıyor ve büyük insan mozaiğine sahip. Bundan dolayı hem Türkiye de hem de dünyanın bir çok ülkesinde Esenyurt tanınıyor, bu büyük bir avantaj" dedi.

Dünya’yı saran Korona virüsten şirket olarak nasıl etkilendiniz?

‘’Satışlarımızın %90’i yabancı uyruklu olmaya başladı’’

2020’nin mart ayından haziran ayına kadar tamamen evlere kapandık. O dönemde ofisimiz kapalıydı. Şirketi üç ay boyunca kapattık. Şantiyeleri kapatmak zorunda kaldık. Ama ticaret yapıyorsanız mutlaka bir çıkış yolu bulmanız gerekiyor. Haziran ayı itibariyle satış ofislerimiz ile şantiyelerimizi faaliyete geçirdik. Satış yolunda da online satışı ön plana çıkardık. Online satışımız az da olsa vardı ama onu geliştirmek zorunda kaldık. Şimdiki satışlarımıza baktığımızda, %20 civarında online satış yapıyoruz. Onu da geliştirerek devam ediyoruz. Görüşmelerimizi online yapıyoruz. Bu Covid-19’dan önce de satışlarımızın %80’i yabancılaraydı. Şuanda Türkiye'nin ekonomik koşullarından dolayı, insanların alım gücü zayıflaması sebebiyle  satışlarımızın %90’i yabancı uyruklu olmaya başladı. Satışlara baktığımızda Orta Doğu’daki Türk Cumhuriyetleri, Kazakistan, Çeçenistan, Azerbaycan, İran, Afganistan, Pakistan, Arap ülkelerinden Ürdün ve Libya’dan müşterilerimiz ağırlıklı. Kimisi vatandaşlık için alıyor kimisi de Türkiye’ye yatırım yapıyorlar. Şuanda da Korona devam ediyor ama biz bu durumla yaşamasını öğrendik. Koronavirüsün ekonomiyi ciddi şekilde nasıl etkilediğini gördük ve biz de şirket olarak bunu en aza indirgemeye çalışıyoruz.

Ekonomik olarak çok fazla sıkıntı yaşadınız mı bu süreçte?

Mart ve Haziran arasında her firma gibi biz de çok etkilendik. Ama bunun çözüm yollarını aradık. Haziran ve Kasım ayları arasında da o kaybettiğimiz satış adedini de tekrar yakaladık. Hatta belki de geçen senenin üzerine bile çıktık diyebiliriz. Bizim şirketin şöyle bir ayrıcalığı var; aşağı yukarı otuz yıllık şirket, en az 6-7 kez kriz atlattı. Biraz tecrübemiz var bu yüzden. Tabi tecrübesi olan firmaların da bu dönemlerde ayrıcalığı ortaya çıkıyor. Geçmiş dönemlerde yaşadığımız krizleri göz önünde bulundurursak belki o zamanlar acı çekmişizdir, ama şimdi baktığımız zaman o bizim bağışıklık sistemimizi iyice güçlendirdi. O yüzden o dönemlerde iyi ki o krizleri yaşamışız diyorum. Şimdi şirketin ekonomik anlamda bağışıklık sistemi oldukça kuvvetli.

Pandemi sürecinde hükümet konut faizlerinde bir indirim yaptı. Bu durumun size bir faydası oldu mu?

Mutlaka olmuştur, ama çok fazla olmadı. TOKİ ve Emlak Konut projelerine bizim gibi özel sektörden daha fazla imkân tanındı. Onlara kredi süresi daha uzun, peşinat oranı daha düşük verildi. Mutlaka bize de faydası olmuştur ama faydayı TOKİ ve Emlak Konut aldı. O dönemde ikinci ellere ciddi faydası oldu. Çünkü bizim gibi birinci el satış yapan firmaların konut fiyatlarından daha aşağıdaydı ikinci el konut fiyatları İkinci el konutların erimesi bizim için fırsat oldu. 

Türkiye Korona virüs ile mücadeleyi doğru düzgün yönetebildi mi?

‘’Her iş yapan illa ki bir formül buluyor’’

Korona virüs tabi ki tüm Dünya’yı etkiledi. Türkiye’ye baktığımızda bu sınavı iyi verdiğimizi düşünüyorum. Bu kısmi hükümetin başarısı, kısmi Türk halkının başarısıdır. Türk halkı çok genç nüfusa sahip ve çok cesaretli bir toplumuz. Türk halkının cesareti sayesinde bu sınavı iyi verdiğimizi düşünüyorum. Bu cesurluğumuz şöyle zannedilmesin; Korona’ya kafa tutuyoruz değil, ama kıvrak zekâya sahibiz. Her iş yapan illa ki bir formül buluyor. Hem nüfusun genç olmasından kaynaklı hem de hırslı ve savaşçı bir milletiz. Avrupa ülkelerine baktığımız zaman savaşçı olan toplumlarla savaşçı olmayan toplumlar arasındaki fark görülüyor zaten. Sonuçta Korona da bir savaş. Amerikalılar pandemi sürecinde tuvalet kâğıdına koşuyor, biz Türkler de erzak stokluyoruz. Bizim farkımız burada. Çünkü bu da bir savaş gerektiriyor. Bunu yaşayacağız bu birkaç sene daha sürecek gibi duruyor. Ama Türkiye olarak bu sınavla başa çıkabileceğimizi düşünüyorum.

Peki siz Korona virüs hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce de bu iddia edildiği gibi bir nüfus azaltma politikası mı?

Bana göre planlı bir durum. Laboratuvarda üretilen bir virüs. Son elli yılda dünya nüfusu ikiye katladı. Elli yıl önce 4 milyarken dünya nüfusu şu anda 8.5 milyara ulaştı. Dolayısıyla eski sistem ile bu nüfusu yönetmek imkânsız hale geldi. Bu virüs bizi sosyallikten uzaklaştırıyor, kalabalık ortamlardan uzaklaştırıyor ve teknolojiye yakınlaştırıyor. Dolayısıyla da bireylerin dinle değil, krallıkla değil, padişahlıkla değil, liderlerle değil teknoloji sayesinde insan nüfusunu azaltıp ondan sonra da bireyler halinde yönetilmeye çalışılacağını düşünüyorum. Bana göre önce toplumlar bireyselleşecek ve insanın en yakını teknoloji olacak. Böylelikle de bütün datalar IBM’de toplanacak ve IBM bütün dünyayı yönetecek.

Biliyorsunuz ki 2020 yılı içerisinde depremler meydana geldi ve bunların en önemlisi de Elazığ ve İzmir depremleri oldu. Bazı belediye başkanları medyada ucuz kredi vererek insanları ev sahibi yapma taraftarı olduklarını ve insanları deprem durumundan kurtarmak istediklerini belirtti. Esenyurt’ta 15-20 bin arası konut yaptınız. Yaptığınız konutlara güveniyor musunuz?

İnsanları öldüren deprem değil binalardır. İstanbul geneline baktığımızda kentsel dönüşüme ihtiyacı olduğunu görebiliyoruz. İstanbul eski bir şehir. Fakat Esenyurt’a baktığımızda Esenyurt, İstanbul için büyük bir şans. 32 senedir Esenyurt’tayım. Esenyurt’un her tarafı tarlayken olduğu zamanı da biliyorum, şu anki durumu da görüyoruz. Esenyurt o dönemden bu döneme geldi. Ama Esenyurt hakir görülüyor ama ısrarla diyorum ki Esenyurt, İstanbul için bir şanstır. Esenyurt’un nüfusu, 98-99 yıllarında Düzce, İzmit depremi olduğunda Esenyurt’un nüfusu 100 bin civarındaydı şu an 1 milyon. Bu kadar insan nereden geldi? İstanbul’un çeşitli bölgelerinden ve muhtemel yıkılacak binalardan geldi. Esenyurt olmasaydı bu insanlar hala eski binaların içinde olacaklardı. Esenyurt’un %98’i değişime uğradı. Eski Esenyurt değil artık. 2000’li yıllardan sonra Esenyurt’ un  %98’i yenilendi.

Bürokratlara ve devlet adamlarına da bu sorunu çözmek kalıyor

1999 depreminden sonra yönetmeliğe uygun konutlar yapıldı. İşçiliği zayıf, tecrübesi zayıf müteahhitlerin yaptığı binalarda bile hazır beton kullanıldı. Bunun önemi inşaatçılıkta çok fazladır.  Yapıyı içindeki nervürlü demir ve hazır beton ayakta tutar. Esenyurt’un %98’i yenilendiğinde hepsi yapı denetime tabi ve hepsi mühendis kontrolüne uygun yenilendi. Olası bir depremde nüfus yoğunluğuna göre en az can kaybı Esenyurt’ta olacak. Bunun örneği de İzmir’de olan depremde 2000 yılından sonra yapılan hiçbir bina yıkılmadı. Esenyurt’un nüfusundan çok bahsediliyor. İstanbul ilçelerinin içerisinde en fazla nüfusa sahip ilçe Esenyurt. Bu kadar nüfusu depreme karşı koruma altına aldı Esenyurt. Şunu da belirteyim; nüfusun olduğu yerde ekonomi olur, ekmek olur, aş olur, kültür zenginliği olur. Dolayısıyla Esenyurt’u nüfusundan dolayı hakir görüyorlar ya İstanbulun  ekonomisi ve bütçesi en yüksek ilçe  Esenyurt. Tabi ki Esenyurt’un bir taşıma kapasitesi var. Trafik sorunları olacak bunlar doğru. Bürokratlara ve devlet adamlarına da bu sorunu çözmek kalıyor. Yüksek binalarla da alakalı da şunu söyleyeyim; yüksek binalar bana göre daha sağlam. İnsanlar beş katlı binalar yaparlarken önem derecesini daha az tutuyorlar. Ama kırk katlı bina yapılırken önem derecesi daha yüksek ki onlarca mühendis ile yapılıyor. Statik ve betonarmede çok daha fazla detayına iniyorsunuz ve çok daha fazla önem veriyorsunuz.

Sizin binalarınız kaç şiddetine dayanabilir ya da benim binam yıkılmaz diyebilir misiniz?

Çok iddialı olacak belki ama bizim yaptığımız binalarda inşallah can kaybı olmayacak. Çünkü biz bu inşaatları yaparken belki estetiğinden geri kalmış olabiliriz ama 1999 depremini görmüş ve kamyonetin kasasında ailesiyle birlikte iki ay boyunca yaşamış birisi olarak 2008 yılından beri inşaat yapmaya başladım ne demirinden ne de betonundan asla taviz vermedim. Önem derecem budur. Statik betonarme ile alakalı çok iddialı konuşurum. Siz konutta hasar olur mu diye soruyorsunuz ben ise can kaybı diyorum. Çünkü önceliğim insanların can kaybı olmaması. Depremin şiddetine göre binalar hasar görebilir. Projelerimiz deprem şiddetini en az 8’e göre hazırlandı. Ama tabi ki bu hesaplar da mühendisler tarafından yapıldı. Ona göre de biz uygulamasını yaptık. Ben müteahhit olarak üstüme düşeni yaptım. Hasar alabilir ama can kaybı olmaz. Zaten bütün mühendislik hesapları can kaybı olmaması üzerine yapılır. Yaptığım binalarda benim kendi ailem ve akrabalarım da oturmakta. Sonuçta Esenyurt da benim ailem. Deprem anında da panik yapmasınlar tabi ki.

Yapılan yüksek binalarda özellikle dere yatağı bölgesinde toprak zeminle alakalı riskli bölge var mı Esenyurt’ta? Bir de bir binaya başlamadan önce ben bu binayı yapıyorum içinde bu kadar insan oturacak şeklinde düşünceleriniz var mı?

Bütün konut yapımlarıma sanki kendim oturacakmışım gibi başlıyorum. Hemen hemen inşaat bittikten sonra birkaç sene de ben yaşıyorum zaten. Ya altındaki satış ofisinde yaşıyorum ya içindeki teknik ofiste yaşıyorum. Zaten konut sattığımız insanlar da dostlarımız arkadaşlarımızdır. Esenyurt benim ailem, ailem yaşıyor konutlarımızda. Tüm inşaata başlarken o duyguyla başlıyorum zaten. Onun için kendi yaptığım inşaatlarda son derece içim rahat. Aşağı yukarı otuz beş projeye imza attım Esenyurt’ta. Tabi ki Esenyurt’ta her yerde aynı zemin yok. Esenyurt büyük bir alan ve bu alanın içinde her bölgenin zemin taşıma kapasitesi farklı. Dolayısıyla biz inşaatı yaparken önce arazinin zemin taşıma kapasitesini ölçtürüyoruz. Demir ve beton kalitesini de buna göre belirliyoruz.

‘’Sığınak alanları daireye çevrilmiş olabilir’’

Mahalle içindeki müteahhitler bir dönem daha fazla gelir elde etmek için aslen belediyeden kaynaklanan bir sorun değil, kaçak olarak sığınak alanlarını daireye çevirmiş olabilirler. Esenyurt’un batısından geçen dere kenarındaki normalde sığınak olması gereken bağımsız bölümler sonradan daireye çevrilmiş görülüyor. Sıkıntı da buradan kaynaklı. Keşke dere yatağındaki bölgeler istimlak edilse bu insanların bedelleri ödense ve buralar yeşil alan yapılsa. Esenyurt’un dere kenarındaki 3’te 2 havza, geçmiş dönem belediye başkanı tarafından kamulaştırıldı ve park alanlarına çevirdi. 3’te 1’lik kısımlarda dar gelirli insanların yapmış olduğu konutlar var. Bunlar da bence çözülmeyecek sorunlar değil. Esenyurt’un asıl problemi trafik. Bu da Esenyurt’un zenginliğini gösteriyor. Esenyurt çok farklı bir ilçe… Nüfusu genç kesim, ekonomisi zengin bir ilçe. Esenyurt’ta en az 3 bin 500’ ün  üzerinde fabrika var. Dolayısıyla da ben üzülerek izliyorum ‘İstanbul’dan göç ettirelim herkes köyüne dönsün.’ gibi haberleri. Bir kere insan haklarına aykırı bir konuşma var. Burada devlet büyüklerinin çözüm üretmesi lazım.

Yıllardır Esenyurt'ta projeler ürettiniz. Esenyurt’ta yaşayanlar ve burada konut sahibi olanların şanslı olduğu görülüyor. Peki Esenyurt'un dış dünyadaki algısı da gerçekten böyle mi? her gün farklı bir olayla  ana haberlere konu oluyor. Bu bir dezavantaj değil mi sizler için?

Aslında Esenyurt’un dezavantajı yok bir çok avantajı var. Depremde avantajlı, binaları yenilendi ve sağlam. Nüfus yoğunluğunda avantajlı. Ekonomisi zengin ve iller bankasından en büyük payı alıyor. Yani en büyük bütçeye sahip. Nüfus ekonominin zenginleşmesine izin veriyor. Kültürel anlamda da avantajlı. Türkiye’nin ve dünyanın her kesiminden insan yaşıyor ve büyük insan mozaiğine sahip. Bundan dolayı hem Türkiye de hem de dünyanın bir çok ülkesinde Esenyurt tanınıyor, bu büyük bir avantaj.

Maalesef Esenyurt iyi pazarlanamıyor

Dünya geneline baktığımızda öne çıkan ülkeler ve şehirlerde dünyanın çeşitli yerlerinden gelip yerleşilen ve yaşanan ülke ve şehirler en büyük zenginliğe sahip. Örnek verirsek; Amerika, Almanya, Kanada, Londra, Amsterdam vb. buralara baktığımızda neredeyse yerli yok. Dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen insanların varlığı ön plana çıkıyor ve dünyanın refah seviyesi en önde yerleşim yerleri. Aslında Esenyurt’ a baktığımızda da  kendi ölçeğinde ekonomisinin ne kadar canlı  olduğu insan enerjisinin ne kadar yüksek olduğu ve İstanbul’un diğer 38 ilçesinden ne kadar önde olduğu görünüyor. Esenyurt’un tek dezavantajı iyi pazarlanamıyor. Esenyurt önce kendini, zenginliğini fark etmesi lazım. Önce İstanbul’a sonra tüm Türkiye’ye pazarlanması lazım. Nişantaşı’nın, Maslak’ın akşam nüfusu 50 bin, Esenyurt’un 1 milyon. Tabi ki medyada haberlerde devamlı  Esenyurt çıkacak. Çünkü burada Nüfus yoğunluğundan dolayı haberin fazlalığı bile bir değer... Bu yüzden gazeteciler pusuya yatıyor. Fatih’ten sonra en çok yabancı Esenyurt’ta var. Tabi onların da örf, adetleri farklı kültürleri farklı ve bazen sıkıntılı durumlar meydana geliyor. Aslında bu uyum sağlama ve kültürel çatışma… Böylelikle haberlerde de sık sık Esenyurt geçiyor. Ama maalesef Esenyurt iyi pazarlanamıyor.

Yukarı Çık